edebiyatveturkce.com > Dokümanlar > Dilimizin Zenginlikleri > Deyimler ve Anlamları | PDF

Deyimler ve atasözleri, öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin en zorlandığı içeriklerden birine sahiptir. Hem de Dilimizin Zenginlikleri projelerinde sıkça kullanılmaktadır. Özellikle LGS sorularında karşımıza sıkça çıkan bu içeriklerde tek tek deyimler ve anlamları verilmiştir. Bu konunun en altında yer alan linkten PDF hâlini indirebilirsiniz.

#DeyimAnlamı
1Aba altından değnek göstermekSakin, yumuşak görünmekle birlikte karşısındakini gizliden gizliye korkutmak.
2Abacı, kebeci, ara yerde sen neci?“Tamam, ilgililer bu işe karışabilir ama senin ne işin var?” anlamında kullanılır.
3Abayı yakmakGönül verip âşık olmak, tutulmak.
4Abbas yolcu1. Yola çıkmaya kesin kararlı. 2. Ölmek üzere olan.
5Abesle iştigal etmekYersiz, anlamsız, boş işlerle uğraşmak.
6Abuk sabuk konuşmakDüşünmeden, ilgisiz, saçma sapan söz söylemek.
7Abur cuburYararsız, rastgele yenen yiyecekler.
8Aceleye getirmek (dara getirmek)1. Bir işi gerektiği gibi yapmayıp zamanı bahane ederek aldatmak. 2. Özen göstermemek.
9Acemi çaylakToy, tecrübesiz, beceriksiz kimse.
10Acı çekmek (duymak)1. Ağrı, sızı duymak. 2. Üzülmek, kederlenmek.
11Acısını çekmekYapılan yanlışın doğurduğu sıkıntıyı yaşamak.
12Acısını çıkarmak1. Öç almak. 2. Zararı telafi etmek.
13Acı soğukKeskin, çok üşütücü soğuk.
14Acı sözGönül inciten, ağır söz.
15Aç acınaAç olarak, hiçbir şey yemeden.
16Açığa çıkarılmak (alınmak)İşinden çıkarılmak, görevine son verilmek.
17Açığa vurmakGizli şeyi ortaya çıkarmak.
18Açığı çıkmakEksikliği, eksiği olduğu anlaşılmak.
19Açığını bulmakBir işteki hatayı veya hileyi ortaya çıkarmak.
20Açık alınlaŞerefli, onurlu biçimde, yüzü ak olarak.
21Açık bono vermekBirine sınırsız yetki tanımak.
22Açık kalpli (yürekli)Samimi, içi dışı bir, dürüst kimse.
23Açık kapı bırakmakGerektiğinde bir konuya yeniden dönebilmek için imkân bırakmak.
24Açık konuşmakGerçeği saklamadan, çekinmeden söylemek.
25Açık saçıkGöreneğe, terbiyeye aykırı derecede açık (söz, davranış, giyim).
26Açık seçikÇok açık, belirgin, anlaşılır.
27Açıkta kalmak1. İş bulamamak. 2. Yersiz yurtsuz kalmak.
28Açıktan kazanmakEmek harcamadan gelir elde etmek.
29Açık vermek1. Gelir gideri karşılamamak. 2. Farkında olmadan gizli şeyi belli etmek.
30Açlıktan nefesi kokmakÇok fakir olmak, uzun süre aç kalmak.
31Açmaza düşmekÇıkışı olmayan güç bir durumda kalmak.
32Aç susuz kalmakFakirlikten yaşayamaz hâle gelmek.
33Adama dönmekHoşa giden bir duruma gelmek, düzelmek.
34Adamdan saymakDeğeri olmadığı hâlde birine kıymet vermek.
35Adam etmek1. Eğitip yetiştirmek. 2. Düzene sokmak.
36Adam evladıİyi yetişmiş, özü sözü doğru kimse.
37Adam içine çıkmakToplum içine karışmak.
38Adam olmak1. Büyüyüp iş güç sahibi olmak. 2. Olgunlaşmak.
39Adam (insan) sarrafıİnsanların iyisini kötüsünü ayırabilen deneyimli kimse.
40Adam sen deBir işi önemsiz görmek, aldırmamak.
41Adam sırasına geçmekArtık saygı duyulan bir konuma gelmek.
42A’dan Z’ye kadarBaştan sona, bütünüyle.
43Adı batmakAdı anılmaz olmak, unutulmak.
44Adı çıkmakKötü şöhret kazanmak.
45Adı kalmakOrtadan kalktıktan sonra adı dillerde dolaşmak.
46Adı karışmakBir olaya adı bulaşmak.
47Baba adamAğırbaşlı, olgun, hoşgörülü kişi.
48Babası tutmakÇok öfkelenmek.
49Babana rahmet“Yaptığın iş çok yerinde” anlamında memnunluk bildiren söz.
50Baba ocağıBabadan, atadan kalma ev veya yurt.
51Babasının hayrına mıHiçbir çıkar gözetmeden yapmak (genelde olumsuz anlamda).
52Bağ bozmakBağda son kalan ürünü toplamak.
53Bağrına basmak1. Sarılmak. 2. Koruyup kayırmak.
54Bağrına taş basmakSessizce acıya katlanmak.
55Bağrını delmekİçine işlemek, çok dokunmak.
56Bağrı yanıkÇok acı çekmiş, dertli kimse.
57Bahse girmekBir iddiaya girmek.
58Bahtı karaMutsuz, talihsiz kimse.
59Baklayı ağzından çıkarmakGizlediği şeyi söylemek.
60Baldırı çıplakİşsiz güçsüz, ayak takımı.
61Bal dök (de) yalaÇok temiz yerler için söylenir.
62Balgam atmakKuşku uyandıracak söz söylemek.
63Bal gibi1. Çok tatlı. 2. Çok iyi, adamakıllı.
64Balık etindeNe zayıf ne şişman, biçimli.
65Balık istifiÇok sıkışık durumda.
66Balık kavağa çıkıncaOlmayacak şeyleri anlatmak için söylenir.
67Balon uçurmakAslı olmayan haber yaymak.
68Balta olmakMusallat olmak, sürekli rahatsız etmek.
69Baltayı taşa vurmakPot kırmak, farkında olmadan kırıcı söz söylemek.
70Bam teline basmakBirinin duyarlı olduğu konuya dokunmak.
71Bana mısın dememekHiç etkilenmemek, aldırmamak.
72Barut fıçısıHer an kavga çıkabilecek yer.
73Cadı kazanıDedikodulu, karışık ortam.
74Caka satmakGösteriş yapmak.
75Cambul cumbulSulu yemek için kullanılır.
76Cana can katmakYaşama sevincini artırmak.
77Can alacak yer (nokta)Bir şeyin en önemli bölümü.
78Cana minnet bilmekSeve seve kabul etmek, lütuf saymak.
79Can atmakBir şeyi çok istemek.
80Can borcunu ödemekÖlmek.
81Cana yakınSevimli, sıcak davranan kimse.
82Can baş üstüneMemnuniyetle yapılacağını belirtmek.
83Can çekişmekÖlmek üzere olmak.
84Can damarıEn önemli kısım, yaşamsal unsur.
85Can evinden vurmakEn hassas noktadan etkilemek.
86Can havliyleÖlüm korkusuyla, telaşla.
87Canı burnuna gelmekÇok zorlanmak, bunalmak.
88Canı çekmekÇok istemek, arzulamak.
89Canı çıkmakÇok yorulmak, yıpranmak.
90Canı gitmekDeğer verdiği şeye zarar gelecek diye korkmak.
91Canına değmekYaptığı şeyden büyük haz duymak.
92Canına kıymakKendini öldürmek.
93Canına okumakBüyük zarar vermek.
94Canına tak demekSabrı tükenmek.
95Canına yetmekBezmek, dayanamaz hâle gelmek.
96Cehennem olmakDefolup gitmek.
97Çaba göstermekBir işi başarmak için uğraşmak.
98Çabalama kaptan ben gidemem“Boşuna uğraşma, yapamam” anlamında deyim.
99Çağ açmakYeni bir dönemi başlatmak.
100Çakar almazBozuk, işe yaramaz şey.
#DeyimAnlamı
101Çakı gibiCanlı, çevik, dinç kimse.
102Çalımından geçilmemekKibirli, kendini beğenmiş olmak.
103Çalım satmak (caka satmak)Gösteriş yapmak, böbürlenmek.
104Çalıp çırpmakHırsızlık yapmak, eline geçen her şeyi çalmak.
105Çam devirmekFarkında olmadan pot kırmak, kırıcı söz söylemek.
106Çam yarmasıİri yapılı, güçlü kimse.
107Çanak tutmakKavga çıkmasına veya kargaşaya yol açmak.
108Çanak yalayıcıDalkavuk, çıkarcı kimse.
109Çan çan etmekGereksiz yere sürekli konuşmak.
110Çivi kesmekÇok üşümek, donmak.
111Çaptan düşmekEski gücünü, verimini yitirmek.
112Çar çur etmekGereksiz yere harcamak, israf etmek.
113Çarıklı erkânıharpKurnaz, uyanık ama eğitimsiz kimse.
114Çark etmekGeri dönmek, fikir değiştirmek.
115Çarkına okumakBir şeyi bozmak, çalışamaz hâle getirmek.
116Çarşamba pazarıKarmakarışık yer.
117Çarşaf gibiDalgasız, dümdüz, sakin.
118Çat kapıAniden, beklenmedik anda.
119Çat patYarım yamalak, birazcık.
120Çayı görmeden paçaları sıvamakHenüz kesinleşmemiş iş için erken hazırlık yapmak.
121Çehre züğürdüÇirkin, suratsız kimse.
122Çekeceği olmakBaşına dert geleceği belli olmak.
123Çekidüzen vermekDüzenlemek, toparlamak.
124Çekip çevirmekYönetmek, düzeni sağlamak.
125Dağa çıkmakEşkıyalığa başlamak, isyan etmek.
126Dağa kaldırmakBirini zorla kaçırmak.
127Dağarcığına atmakÖğrendiklerini belleğine yerleştirmek.
128Dağdan gelip bağdakini kovmakSonradan gelenin eskileri dışlaması.
129Dağ doğura doğura fare doğurduBüyük beklentiden küçük sonuç çıkmak.
130Dağlara düşmekÜzüntüden insanlardan uzaklaşmak.
131Dağları devirmekBüyük güçlükleri yenmek.
132Dal budak salmakYayılıp genişlemek, karmaşık hâl almak.
133Daldan dala konmakSürekli fikir veya konu değiştirmek.
134Dalına basmakHoşlanmadığı şeyi yaparak öfkelendirmek.
135Dallanıp budaklanmakGenişleyip büyümek, karışık duruma gelmek.
136Damdan düşer gibiYersiz, ansızın söz söylemek.
137Damgasını vurmakİz bırakmak; bazen kötü ün kazanmak.
138Damokles’in kılıcıKişi üzerinde sürekli tehdit oluşturan durum.
139Dananın kuyruğu kopmakOlayın patlak vermesi.
140Danışıklı dövüşÖnceden anlaşmalı aldatma, şike.
141Dara düşmekSıkıntıya veya parasızlığa düşmek.
142Dara getirmekAceleye getirmek, gerektiği gibi zaman ayırmamak.
143Dar boğazGeçici sıkıntı, zor dönem.
144Dar hayatSıkıntılı, güçlüklerle dolu yaşam.
145Darda kalmakZor durumda kalmak, sıkıntıya düşmek.
146Dar gelirliGeliri az, geçimi zor kimse.
147Darısı başına“Benim mutluluğuma sen de eriş” anlamında.
148Dar kafalıAnlayışsız, yeniliklere kapalı kimse.
149Davul çalmakBir şeyi herkesin duyacağı şekilde yaymak.
150Defe (tefe) koymakDedikodusunu yapmak, alaya almak.
151Defterden silmekİlişkiyi kesmek, unutmak.
152Defteri dürülmek1. İşten çıkarılmak. 2. Ölmek.
153Defteri kapamakİlgiyi kesmek, vazgeçmek.
154Ecel aman verirse“Ölmezsem, ömür yeterse” anlamında.
155Ecel teri dökmekKorkudan ter içinde kalmak.
156Eceli gelmekÖlüm vakti gelmek.
157Eceline susamakTehlikeli işlere girişmek.
158Eciş bücüşEğri büğrü, çirkin biçimli.
159Edebiyat yapmakGereksiz, süslü sözler söylemek.
160Efkâr dağıtmakSıkıntıyı gidermeye çalışmak.
161Eğri gözle bakmakKötü niyetle bakmak.
162Ekmeğinden etmekİşinden çıkarmak.
163Ekmeğine yağ sürmekBaşkasının işine istemeden de olsa yarar sağlamak.
164Ekmeğini kazanmakGeçimini sağlamak.
165Ekmeğini taştan çıkarmakEn zor şartlarda geçimini sağlamak.
166Ekmek elden su göldenBaşkasının kazancıyla yaşamak.
167Ekmek kapısıGeçim sağlanan iş yeri.
168Ekmek parasıGeçim için kazanılan para.
169Eksik gedikUfak tefek eksikler.
170Ekşi yüzSomurtkan, asık suratlı kimse.
171El açmak1. Dilenmek. 2. Yardım istemek.
172El altındanGizlice, kimsenin haberi olmadan.
173El atmakBir işe girişmek.
174El ayak çekilmekOrtalıkta kimse kalmamak.
175El basmakYemin etmek.
176El çabukluğuHızlı ve ustaca iş yapma becerisi.
177Elde avuçta bir şey kalmamakParasını, malını tamamen harcamak.
178Elde etmekSahip olmak, elde bulundurmak.
179Elde kalmakSatılamayıp elde kalan mal.
180Elden ayaktan düşmekYaşlılık veya hastalıktan iş göremez olmak.
181Elden çıkmakArtık elinde olmamak, satılmak.
182Elden düşmeAz kullanılmış eşya.
183Elden ele dolaşmakPek çok kişi tarafından kullanılmak.
184Elden geçirmekEksikleri düzeltmek, gözden geçirmek.
185Elden gitmekKaybetmek, yitirmek.
186Ele almakİncelemek, konu edinmek.
187Ele avuca sığmamakŞımarık, zapt edilmez olmak.
188Ele geçirmekSahip olmak, yakalamak.
189El elde baş baştaNe kâr ne zarar etmek.
190Elekten geçirmekTitizlikle seçmek, ayırmak.
191El ele vermekİş birliği yapmak, yardımlaşmak.
192El emeğiElle yapılan iş veya o işin karşılığı.
193Ele vermekSuçluyu ele bildirmek.
194Eli açıkCömert, eli bol.
195Eli ağırYavaş iş yapan veya sert vuran kimse.
196Eli altında olmakBuyruğunda bulunmak.
197Eli ayağı buz kesilmekKorkudan donup kalmak.
198Eli ayağı tutmakİş yapabilecek gücü olmak.
199Elini kolunu sallaya sallaya gelmekHiçbir şey getirmeden, rahatça dönmek.
200Eli bayraklıKavgacı, şirret kadın.
#DeyimAnlamı
201Eli bolCömert, malını esirgemeyen kimse.
202Eli boş dönmekUmduğunu bulamadan geri dönmek.
203Eli böğründe kalmakÇaresiz kalmak, elinden bir şey gelmemek.
204Eli cebine gitmemekCimri olmak.
205Eli çabukHızlı iş gören kimse.
206Eli dardaGeçim sıkıntısı içinde olan.
207Eli değmemekZaman bulamamak.
208Elifi görse mertek sanırCahil, okuma yazma bilmeyen kimse.
209Eli hafifİncitmeden, dikkatli iş yapan.
210Eli kalem tutmakYazı yazmayı bilmek, yazabilmek.
211Elinden iş çıkmamakÇalışmaya elverişli olmamak.
212Elinden tutmakYardımcı olmak, destek vermek.
213Eline düşmekBirine muhtaç olmak veya yakalanmak.
214Eline su dökemezOndan çok aşağı seviyede olmak.
215Elini çabuk tutmakAcele etmek.
216Elinin hamuruyla erkek işine karışmakBilmediği işe karışmak (özellikle kadınlar için).
217Faka basmakTuzağa düşmek, aldatılmak.
218Fareler cirit oynamakBir yerin ıssız, terk edilmiş olması.
219Farkına varmakAnlamak, fark etmek.
220Felce uğramak1. İşin tamamen durması. 2. Organların çalışamaz hâle gelmesi.
221Feleğin çemberinden geçmekHayatta çok tecrübe edinmiş olmak.
222Fellik fellik aramakTelaşla, her yerde aramak.
223Felsefe yapmakGereksiz soyut konuşmalar yapmak.
224Fena etmekKötü duruma sokmak, zarar vermek.
225Fener alayıFenerlerle yapılan gece yürüyüşü.
226Feragat sahibiÖzverili, fedakâr kimse.
227Fermanlı deliTam deli olduğu bilinen kimse.
228Ferman dinlememekHiçbir kural tanımamak.
229Fesat kumkumasıKötülük düşünen, ortalığı karıştıran kişi.
230Fırıldak çevirmekHile yapmak, düzen kurmak.
231Fırsat düşkünüKötülük veya çıkar için fırsat kollayan kimse.
232Fikir almakBirinden düşünce veya görüş öğrenmek.
233Fikir vermekGörüş bildirmek, yol göstermek.
234Fikir yürütmekDüşüncesini açıklamak, tahminde bulunmak.
235Fincancı katırlarını ürkütmekGüçlü kimseleri rahatsız edecek davranışta bulunmak.
236Fink atmakGönlünce gezip eğlenmek.
237Fiskos etmekGizlice ve alçak sesle konuşmak.
238Fitil olmak1. Sarhoş olmak. 2. Aşırı kızmak.
239Fitne sokmakİnsanları birbirine düşürmek.
240Fiyat biçmekDeğerini belirlemek.
241Fiyatı dondurmakFiyat artışını durdurmak.
242Fiyat kırmakFiyatı düşürmek.
243Fol yok yumurta yokOrtada hiçbir neden yokken bir şeyi varmış gibi görmek.
244Fora etmekYelkeni açmak, serbest bırakmak.
245Formül bulmakÇözüm yolu bulmak.
246Forsu kalmamakGücünü, saygınlığını kaybetmek.
247Foyası meydana çıkmakGerçek yüzü, yalanı ortaya çıkmak.
248Fütur getirmemekUmutsuzluğa düşmemek, yılmamak.
249Gafil avlanmakHazırlıksız yakalanmak.
250Gaflet basmakUykusu gelmek.
251Gam yememekÜzülmemek, kaygılanmamak.
252Gani gönüllüCömert, eli açık.
253Gâvur etmekBir şeyi boşa harcamak, israf etmek.
254Gâvur inadıKatı, inatçı tutum.
255Gazel okumakBoş sözlerle oyalamak.
256Gece kuşuGeceleri dolaşan kimse.
257Geceyi gündüze katmakSürekli çalışmak.
258Geçer akçeBeğenilen, aranılan, değerli şey.
259Geçimini sağlamakYaşamak için gerekli olanı kazanmak.
260Geçmişini karıştırmakBirinin ölmüşlerini kötülemek.
261Geçti Bor’un pazarıFırsatı kaçırmak.
262Gel gelelim“Fakat, ama” anlamında kullanılır.
263Gelip çatmakVakti gelmek, yaklaşmak.
264Gel keyfim gelKeyifli bir hâli anlatan deyim.
265Gel zaman git zamanAradan epey zaman geçtikten sonra.
266Gemi azıya almakSöz dinlemez hâle gelmek.
267Geniş gönüllüTelaşsız, hoşgörülü kimse.
268Geri basmakGeri geri gitmek.
269Geri çekilmekGeri gitmek, vazgeçmek.
270Geri çevirmekReddetmek, geri göndermek.
271Geri durmamakKaçınmamak, girişmek.
272Geri hizmetİkinci plandaki görev.
273Geri kafalıYenilikleri kabul etmeyen kimse.
274Gıcık tutmakÖksürük veya boğaz gıcığı tutmak.
275Gıcık vermekKızdırmak, sinirlendirmek.
276Gık dememekHiç ses çıkarmamak.
277Gına gelmekBıkmak, usanmak.
278Gırla gitmekBol bol sürmek, akıp gitmek.
279Gırtlağına kadar borca girmekÇok borçlanmak.
280Gırtlak gırtlağa gelmekKıyasıya kavga etmek.
281Gidiş o gidişGidip dönmemek.
282Ha Hoca Ali, ha Ali Hocaİkisi de aynı, fark yok demek.
283Ha babam (ha)Durmadan, sürekli.
284Habbeyi kubbe yapmakKüçük şeyi büyütmek.
285Haber uçurmakGizlice haber göndermek.
286Ha bireSürekli, durmadan.
287Hacet kalmamakGereği olmamak.
288Hacı ağaParası çok ama kültürü az kimse.
289Haddine mi düşmüş!“O kim, bunu nasıl yapar?” anlamında küçümseme.
290Haddini bildirmekSınırını öğretmek, haddini göstermek.
291Haddini bilmekKendi sınırını, gücünü bilmek.
292Haddi zatındaAslında, gerçekte.
293Hafife almakKüçümsemek.
294Hak getire“Yok, bulunmaz” anlamında.
295Hak kazanmakEmeğinin karşılığını almak.
296Hakkı geçmekBirinde emeği bulunmak.
297Hakkından gelmekCezalandırmak, alt etmek.
298Hakkını helâl etmekHakkını bağışlamak.
299Hakkını vermekGereğini yapmak, emeğe karşılık vermek.
300Hakkını yemekHakkını vermemek, haksızlık etmek.
#DeyimAnlamı
301Hakk-ı sükût (sus payı)Konuşmaması veya bir şeyi açıklamaması karşılığında verilen yarar.
302Hâlden anlamakBaşkasının durumunu sezmek, empati göstermek.
303Hâle yola koymakDüzenlemek, düzene sokmak.
304Hâli vakti yerindeMaddi durumu iyi, varlıklı kimse.
305Halis muhlisKatışıksız, saf, temiz.
306Halka verir talkını kendi yutar salkımıBaşkalarına öğüt verip kendisi uymamak.
307Hallaç pamuğu gibi atmakBir şeyi darmadağın etmek.
308Halt etmekUygunsuz, kötü bir davranışta bulunmak.
309Hangi dağda kurt öldü?Beklenmedik davranış karşısında söylenir.
310Hangi rüzgâr attı?“Ne oldu da geldin?” anlamında kullanılır.
311Incığını cıcığını çıkarmakHer ayrıntıyı kurcalamak, incelemek.
312Ikınıp sıkınmakKendini çok zorlamak.
313Isıtıp ısıtıp önüne koymakEski konuyu sürekli gündeme getirmek.
314Iska geçmekHedefi ıskalamak, önem vermemek.
315Iskartaya çıkarmakİşe yaramaz sayıp kenara atmak.
316Işığı altındaBir durumu göz önünde bulundurarak.
317Işık tutmakBilgiyle bir konuyu aydınlatmak.
318İbret almakKötü olaydan ders çıkarmak.
319İcabına bakmakGereğini yapmak, cezalandırmak.
320İç çekmekÜzüntüyle derin nefes almak.
321İç etmekBir şeyi gizlice kendine mal etmek.
322İç gıcıklamakDuyguları uyandırmak, tahrik etmek.
323İçi açılmakFerahlamak, rahatlamak.
324İçi cız etmekİçten sızlamak, üzülmek.
325İçi çekmekCanı istemek, arzulamak.
326İçine işlemekDerinden etkilemek, dokunmak.
327İçi çıfıt çarşısıKarışık, düzeni olmayan iç dünya.
328İçi dışı birDüşündüğünü açıkça söyleyen dürüst kimse.
329İçi dışına çıkmak1. Kusacak kadar rahatsız olmak. 2. Sarsıntıdan etkilenmek.
330İçi erimekÇok üzülmek, kaygılanmak.
331İçi geçmekUyuya kalmak; ilgisini yitirmek.
332İçi gitmekÇok istemek.
333İçi içine sığmamakHeyecanını gizleyememek.
334İçi kan ağlamakBüyük üzüntü duymak.
335İçi kazınmakAçlıktan mide ezilmesi hissetmek.
336İçinden gülmekGizlice gülmek, alay etmek.
337İçinden okumakSessiz okumak veya sessiz sövmek.
338İçinden pazarlıklıSinsi, gizli planları olan.
339İçine atmakDerdini kimseyle paylaşmamak.
340İçine dert olmakYapılamayan bir şeyden dolayı üzülmek.
341İçine doğmakBir şeyin olacağını önceden hissetmek.
342Kabak (birinin) başına patlamakBir olayın zararının beklenmedik kişiye dokunması.
343Kabak tadı vermekSıkıcı hâle gelmek, bıktırmak.
344Kabına sığmamakSevinçten taşkın davranmak.
345Kabir azabı çekmekBüyük sıkıntı içinde olmak.
346Kabuğuna çekilmekİnsanlardan uzaklaşmak.
347Kaçın kur’asıKurnaz, tecrübeli kimse.
348Kafadan atmakDüşünmeden, rastgele konuşmak.
349Kafadan kontakAklı kıt, düşüncesiz kişi.
350Kafa dengiUyumlu, anlayışı benzer kimse.
351Kafa patlatmakBir konu üzerine çok düşünmek.
352Kafa tutmakDirenmek, karşı gelmek.
353Kafası almamakAnlayamamak, kavrayamamak.
354Kafası işlemekZekâsı iyi çalışmak.
355Kafası kazan olmakGürültü veya yorgunluktan rahatsız olmak.
356Kafası kızmakÖfkelenmek.
357Kafasına dank etmekBirdenbire anlamak, farkına varmak.
358Kafasına koymakBir şeyi yapmaya kesin karar vermek.
359Kafası yerinde olmamakDalgın, yorgun veya kafası karışık olmak.
360Kafese girmekTuzağa düşmek, hapse girmek.
361Kafese koymakHileyle tuzağa düşürmek.
362Kâğıda dökmekYazıya geçirmek.
363Kâğıt üzerinde kalmakUygulanmadan, sadece sözde kalmak.
364Kalbini kırmakÜzmek, incitmek.
365Kalburla su taşımakBoş iş yapmak.
366Kalbur üstüSeçkin, üstün kimse.
367Kaldırım mühendisiİşsiz, boş gezen kişi.
368Kaale almamakCiddiye almamak, önem vermemek.
369Kalem efendisiYazı işlerinde çalışan memur.
370Kalem oynatmakYazı yazmak.
371Kaleyi içinden fethetmekKarşı tarafın desteğiyle başarıya ulaşmak.
372Kalıbını basmakBir şeyin doğruluğuna kesin inanmak.
373Kalıbının adamı olmamakGörünüşüne layık olmamak.
374Laçka olmakGevşemek, bozulmak.
375Lafa boğmakGereksiz konuşarak konuyu uzatmak.
376Laf altında kalmamakSöze karşılık vermek.
377Laf aramızda“Aramızda kalsın” anlamında.
378Laf atmakUzaktan sataşmak, laf sokmak.
379Lafa tutmakKonuşarak birini oyalamak.
380Laf ebesiÇok konuşan, her işe karışan kişi.
381Madik atmakHileyle aldatmak.
382Mahalle karısıGörgüsüz, kavgacı kadın.
383Mahalleyi ayağa kaldırmakGürültüyle herkesi telaşlandırmak.
384Mahkemelik olmakMahkemeye düşmek.
385Mahşer midillisiFitneci, kısa boylu kimse.
386Mahşer gibiÇok kalabalık.
387Makaraları koyvermekKahkahaya boğulmak, kendini tutamamak.
388Makas almakBirinin yanağını parmakla sıkmak.
389Malın gözüAşağılık, arsız veya çok becerikli kimse.
390Mânâ çıkarmakSözden yanlış anlam çıkarmak.
391Mânâ vermekYorumlamak, anlam yüklemek.
392Maneviyatı bozulmakMorali bozulmak.
393Mantar gibi yerden bitmekBirdenbire çoğalmak.
394Maraza çıkarmakKavga veya anlaşmazlık çıkarmak.
395Martaval atmakYalan, uydurma söz söylemek.
396Mart içeri pire dışarıBiri gelirken ötekinin gitmesi.
397Masal okumakGerçek olmayan, oyalayıcı söz söylemek.
398Nabza göre şerbet vermekKarşısındakinin hoşuna gidecek şekilde davranmak.
399Nabzını yoklamakDüşüncesini, eğilimini anlamaya çalışmak.
400Nalıncı keseri gibi kendine yontmakHer işte kendi çıkarını gözetmek.

 

Atasözü ve Deyimler PDF'ini İndirmek İçin Tıkla

Atasözleri PDF Dosyasını İndirmek İçin Tıklayın!

Paylaş
İlginizi Çekebilir
Atasözleri ve Anlamları | PDF
Sınavlarda Çıkmış veya Çıkabilecek Deyimler ve Açıklamaları | PDF

Yorum Yap